MUĞLA
GENEL
BİLGİLER
Yüzölçümü:
13.338 km.²
Nüfus:
562.809 (1990)
İl
Trafik No: 48
Ege Bölgesinin güneyinde yer alan Muğla, Asar (Hisar) dağı
eteklerinde ovaya doğru yayılmış, kendine has mimarisi, daracık sokakları ve herbiri turizm merkezi ilçeleri ile tam bir turizm
cennetidir.
İlçeler:
Muğla (merkez), Bodrum, Dalaman, Datça, Fethiye,
Kavaklıdere, Köyceğiz, Marmaris, Milas, Ortaca, Ula, Yatağan.
Kavaklıdere
: Denizden 850 m. yükseklikte kurulması nedeniyle güzel bir
yayla konumundaki Kavaklıdere, yemyeşil bitki örtüsü doğal su kaynakları ve
bakır manzarasıyla yayla turizmi için ideal bir yerdir. Aydın-Muğla
karayolundan yatağan yakınlarındaki Kavaklıdere'ye sapıldığında,
Derebağ köyündeki Karia ve
Roma dönemlerine ait anfi tiyatro, heykeller ve lamitlerin bulunduğu Hyllarima
antik kentini ve Sarıyayla köyündeki tiyatro, sunaklar
ve mezarların bulunduğu Kys antik yerlerini
gezilebilir.
Datça:
M.Ö.VII.Y.Y.’da Ege adalarından gelerek Ionya’nın
güney kıyılarına yerleşen Dor’lar tarafından
kurulmuştur. Datça ve çevresi çok eski bir tarihe ve medeniyete sahiptir. Ünlü heykeltraş Prokstel burada
yaşamıştır. Şehirde Apollon ve Venüs adına yapılmış
çeşitli mabetler, büyük tiyatro, oyun ve toplantı yerleri bulunmaktadır.
Zamanın en ünlü tıp merkezi Datça’dadır. çevreye göre rutubet oranı az, nefis
havası ve şifalı suları ile Datça, yaşanılmaya değer bir yerdir.
Yatağan
: Muğla-Aydın karayolunun 26 km. sinde yer alan Yatağan; Stratonikeia, Laotna ve Panarama antik kalıntıları ile tanınır. Kentte, Athena Heykeli ve bir yönetim binası bulunmaktadır.
Turgutlu Kasabası yakınlarındaki Lagina'da, Hereta adlı üç başlı savaş tanrıçası adına yapılan Heykel Makedi, Bağyaka köyündeki
surlarla çevrili bir tepe üzerinde kurulmuş antik kalıntılar bulunmaktadır.
Ula
: Gökova Körfezini oluşturan iki
yarımadanın birleşme noktasına kurulan ilçenin Muğla'ya uzaklığı 14 km dir. Ege Deniziyle birleştiği noktada yer alan Gökova Körfezi ve bu körfezdeki Sedir (Klopatra)
Adası, Ula'nın önemli turizm merkezleridir. Sedir Adası'nda Apollon
tapınağı, opera ve tiyatroyu gezdikten sonra Kleopatra'nın
denize girdiği incecik kumlu plajında yüzmek önerilir. Gelibolu, Çınar Köyü,
Turnalı ve Akbük, Akyaka
diğer önemli koylardır. Ahşap malzemelerinin ağırlıkla kullanıldığı özgün Ula
evlerini incelemek ayrı bir heyecan kaynağıdır.
Ortaca
: Köyceğiz Gölünü Akdeniz'e bağlayan Dalyan kanalından İztuzu kumsalına doğru yol alırken, 5000 yıldır canlılığını
koruyan kaya mezarları ile karşılar. Tepeleri çam ormanları kaplı, nesli
tükenmekte olan Caretta Caretta
kaplumbağalarının yaşam alanı olan İztuzu kumsalları
önemli çekim değerleridir. İlçenin diğer
sahili, antik kent kalıntılarının bulunduğu , ince kumu temiz denizi ve doğal
güzelliğiyle Sarı Germedir.
Dalaman
: Zengin ormanları kuş cenneti, av ve yayla turizminin
gelişmişliği ve dağ köylerinin güzelliği ile dikkat çeker. Çöğmen ve Kayacık
köylerindeki Hippokone ve Oktapolis;
Kapıdağ yarımadasındaki Cyra,
Lissia, Lydai kalıntıları
görülecek yerlerdir. Yassıcalar, Zeytinli, Zeysare,
Domuz ve Göcek adalarını gezmek , Dalaman Çayı
üzerinde dinlenmek dağ köylerini ziyaret etmek önerilir. Sersala,
Boynuzbükü, Bünyüş,
Kurşunlu, Göbün, Sıralıbük
ve Taşkaya Koyları "Mavi yolculuk" un uğrak
yerleridir.
NASIL
GİDİLİR?
Karayolu:
İl merkezinden her biri ayrı tarihi ve turistik özelliklere sahip ilçelerine,
komşu iller ile diğer illere ulaşım karayolu ile sağlanmaktadır. Karayolundan
İzmir, Ankara, İstanbul otobüs seferleri ile ulaşılmaktadır. Diğer ilçelere ve kentiçi ulaşım minibüslerle yapılmaktadır.
Otogar Tel : (+90-252) 212 61 30
Demiryolu:
Muğla ili sınırları içinde demiryolu ulaşımı bulunmaz.
Denizyolu:
Fethiye, Bodrum, Marmaris, Datça ilçeleri arasında feribot seferleri de
yapılır. Güllük, Gökova, Fethiye, Bodrum, Marmaris ve
Datça en önemli ihracat limanlarımızdandır.
Havayolu:
Havayolu ulaşımı için Bodrum ve Dalaman Havalimanları kullanılabilir.
Dalaman Havalimanı Tel :(+90-252) 792 52 91
Bodrum Havalimanı Tel :(+90-252) 523 01 29
Bodrum Havalimanı Tel :(+90-252) 692 54 99
GEZİLECEK
YERLER
Müzeler
Muğla
Müzesi
Adres: Eski Adliye Binası arkası
Tel : (0252) 214 49 33
Faks : (0252) 241 69 48
Müzenin Turollan Parkı bölümünde,
Merkez İlçeye bağlı Özlüce Köyünün yaklaşık 1 km. Kuzeydoğusunda Kaklıca
Tepenin kuzey yamaçlarında bulunan 3 adet fosil yatağından getirilen fosiller
sergilenmektedir.
Ayrıca, Müzede Yatağan-Stratonikeia
Antik Kentinden çıkan eserler da sergilenmektedir.
Bodrum
Sualtı Arkeoloji Müzesi
Adres: Bodrum Kalesi Bodrum - Muğla
Tel: (252) 316 25 16
Faks: (252) 313 76 46
Marmaris
Arkeoloji Müzesi
Adres: Kemeraltı Mah. Kaleiçi Marmaris - Muğla
Tel: (252) 412 14 59
Faks: (252) 412 17 46
Milas
Müzesi
Adres: Hayıtlı Mah. Köprüler Cad.
No: 6 Milas - Muğla
Tel: (252) 512 39 70
Fethiye
Müzesi
Adres: Kesikkapı Mah. Okul Sok. Fethiye - Muğla
Tel: (252) 614 11 50
Örenyerleri
Muğla
Müzesi'ne Bağlı Örenyerleri
Stratonikeia (Eskihisar)
Stratonikeia
antik kenti, Yatağan ilçesinin 6-7 km. batısındaki Eskihisar
köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Kent, M.Ö. 3. yüzyılda kurulmuştur.
Yapılan araştırmalara göre; Suriye Kralı I. Antiokhos
tarafından eşi Stratonike için kurulduğu söylense de
arkeolojik buluntular ve yazılı kaynaklar daha önce de burada bir şehir
bulunduğunu göstermektedir. Gezgin ve yazar Strabon’a
göre, çok güzel yapılarla donatılan kent, bilinmeyen bir tarihte Rodos’a
armağan edilmiş, M.Ö. 167 yılında ise Roma Senatosunca Karia’nın
bağımsızlığına karar verilince, Rodos egemenliği sona ermiştir. Yapılan
kazılarda ele geçirilen sikkelerden, Stratonikeia
sikkelerinin Rodos’tan bağımsızlığını kazandığı M.Ö. 167’den itibaren basılmaya
başlandığı ve Gallienus (M.S. 253 - 268) zamanına
kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.
Kentin akropolü güneydeki dağın tepesinde olup, kuzeyinde,
yamaçtaki bir teras üzerinde (şimdiki kentler arası yolun hemen altında), bir
yazıtta imparator tapınımına ayrıldığı yazılan küçük
bir tapınağın kalıntıları göze çarpar. Bunun aşağısında da büyük bir tiyatro
bulunmaktadır. Tiyatronun tek diazoması vardır. Sahne
binasının kalıntıları, yapılan kazılarda büyük ölçüde ortaya çıkarılmıştır.
Lagina
Lagina-Hekate kutsal alanı, Yatağan ilçesine bağlı Turgut beldesi
sınırları içerisinde yer almaktadır. Karialalıların
önemli kültür merkezi olan Lagina kutsal alanının ünü
zamanımıza kadar gelmiş olup, bu yöre halen Leyne
ismi ile tanınır. Son yapılan araştırmalar, yörenin Eski Tunç Çağı’ndan (M.Ö.
3000) günümüze kadar kesintisiz bir iskana sahne olduğunu göstermektedir. Seleukos kralları büyük imar çalışmaları ile Lagina kutsal alanını dini merkez ve buraya 11 km.
uzaklıktaki Stratonikeia kentini de siyasi merkez
yapmışlardır. Lagina’da ve Stratonikeia
Bouleuterion’u duvarlarında halen mevcut olan
yazıtlardan öğrenildiğine göre, bu iki kent birbirlerine kutsal bir yol ile
bağlanmıştır.
Cedreae / Kedreai
(Sedir Adası)
Ula ilçesi sınırları içerisinde, Gökova
Körfezi’nde yer alan Sedir Adası (Cedreae-Kedreai antik kenti) arkeolojik ve doğal yapısı ile yörenin
kültür turizminin en yoğun yaşandığı bölgelerden birisidir. Sedir Adasına, Gökova-Akyaka beldesinden ya da Çamlıköy’den teknelerle
ulaşılabilmektedir.
Düzgün kesme taştan çok sayıda kulesi, sur duvarları, Apollon Tapınağı ve onun yerinde sonradan yapılan kilisesi,
hala ayakta duran iyi korunmuş tiyatrosu ve izleri görülebilen agorası ile
oldukça zengin arkeolojik veriler sunan Sedir Adasında antik liman kalıntıları
da görülebilmektedir.
Bodrum
Sualtı Arkeoloji Müzesi'ne Bağlı Örenyerleri
İngiliz Kulesi
Mausoleion
Antik Tiyatro
Göktepe
Mindos
Kapısı
Pedesa
Telmissus
Termera
Mindos
Halikarnassos (Bodrum):
Dor Birliği’nin altı üyesinden biri olan Halikarnassos ve yöresinin yerli halkı Lelegler
ve Karialılardır.
Müsgebi
ve Çömlekçi’de ortaya çıkan mezarlar ve buluntuları
bölgede Miken kültürü ile çağdaş bir yerleşim
olduğunu göstermektedir.
M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında Lydia
egemenliğinde olan şehir daha sonra Perslerin egemenliği altına girmiştir.
Persler kendilerine yakın yerli bir aile olan Halikarnassos’lu
Lygdamis ailesini kenti yönetmesi için
görevlendirmişlerdir. M.Ö. 387’de Karia satraplığının Mylasa’da oturan Hekatomnos’a geçtiği
bilinmektedir. Hekatomnos’un oğlu Maussolos
M.Ö. 377’de Karia satrapı
olmuş ve merkezi Mylasa’dan Halikarnassos’a
taşımıştır.
Maussolos
öldükten sonra II. Artemisia yönetime gelmiştir.
Büyük İskender şehri kuşattığında yönetimde Orontobates
vardı. İskender, Alinda Kraliçesi Ada’yı bütün Karia bölgesinin hâkimi yapmıştır. İskender’den sonra II. Ptolemaios’un hâkimiyeti altına giren Halikarnassos
Roma döneminde Rodos yönetimine verilmişse de bağımsız kabul edilmiştir. M.Ö.
1. yüzyılda korsanların akınları yüzünden fakirleşen kentin yeniden canlanması Augustus zamanıdır. M.S. 4. yüzyılda Roma eyaletleri
düzenlenirken Karia ayrı bir eyalet, Halikarnassos metropolisi Aphrodisias olan bu eyalete bağlı bir şehir olmuştur.
Şehir 11. yüzyılda Türklerin eline geçmiş, Menteşe Beyliği
toprakları içinde kalmıştır. 1402 yılında Rodos Şövalyeleri tarafından ele
geçirilen şehrin, eski Dor akropolünün olduğu yerde
kale inşa edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos’u almasına kadar
şövalyelerin elinde kalmıştır.
Halikarnassos’ta
1857 yılında Newton tarafından bulunarak frizleri Londra’daki British Museum’a taşınan Maussoleion, dünyanın yedi harikasından biri olarak
tanımlanmaktadır. Maussoleion, Maussolos
için karısı II. Artemisia tarafından yaptırılan bir
mezar anıtıdır. Bugün sadece temel izleri ile frizlerinden bir parça kalmıştır.
Halikarnassos’taki
görülebilen diğer kalıntılar ise; yer yer poligonal ve rektagonal tekniğin
kullanıldığı surlar ile Roma Çağı tiyatrosudur.
Marmaris
Müzesi'ne Bağlı Örenyerleri
Loryma
Loryma
antik kenti Taşlıca, Bozukkale yakınında, Karaburun
üzerinde yer almaktadır. M.Ö. 4. yüzyılda, “Rodos Peraia’sı”
kentleri içinde önemli bir merkez olduğu bilinmektedir. Büyük bir koya sahip
olan kent Arkaik ve Klasik dönemlere tarihlenen iki evreli bir surla
çevrilmiştir. Kentin yukarı kısmında yine iki evreli bir surla çevrili olan
akropol bulunmaktadır. Dar ve uzun liman kalesi koyun girişini kontrol eder
konumdadır.
Loryma’nın
konutları, yamaçta özenle örülmüş teraslar üstünde bulunmaktadır. Kentin
batısındaki ovada “Artemis Soteria”
kutsal alanı yer almakta olup, koyun batısındaki, güneye doğru uzanan nekropol alanı tapınağa bitişik durumdadır. Nekropolün güneyindeki ovada ise Apollon
kutsal alanı bulunmaktadır. Bizans döneminde, bir donanma üssü ve silah deposu
olarak kullanılan akropol üzerine, antik dönem malzemeleri de kullanılarak, üç
kilise ve çok sayıda ev yapılmıştır.
Kıran
Gölü
Marmaris’in güneybatısında, güneyde Loryma
liman kentine komşu olan, 30 m. çapındaki bir kuru göl yakınında yer alır. Ören
yerinde, tapınak ve tiyatro yapıları ile işlevleri henüz kesin olarak
bilinmeyen 5 adet yapı kalıntısı belirlenmiştir. Ayrıca, bölgeye özgü,
basamaklı piramit mezarlar ve üstleri beşik çatı biçimli kapaklarla örtülmüş
büyük blok taşlardan yapılmış oda mezarlara da rastlanmaktadır. Merkezinin Bozburun yarımadasında olduğu düşünülen Attika
Deniz Birliği’ne vergi ödeyen kent grupları tarafından toplantı ve kült alanı
olarak kullanılmış olabileceği düşünülmektedir.
Çubucak
Burgaz
Burgaz
Ören yeri, Datça ilçe merkezinin 2 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır. Ören
yeri, deniz kıyısı boyunca uzanmakta olup, Helenistik dönem öncesi önemli bir
merkez olduğu kabul edilmektedir. Kent sur duvarları ile çevrelenmiştir.
Kentin, M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen iki limanının kalıntıları, günümüzde deniz
kenarında izlenebilmektedir.
Kazı çalışmaları sonucunda, Burgaz
yerleşiminin M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren var olduğu, M.Ö. 4. yüzyılda kısmen
terk edildiği, fakat liman konumunu koruduğu belirlenmiştir.
Knidos (Tekir Burnu)
Datça Yarımadası’nın en uç kısmında, Datça ilçesi, Yazı köyü
sınırları içindeki Tekir Burnu üzerinde yer alır. Kent, Rodos’taki Lindos, Ialysos, Kamiros ve Kos, Halikarnassos, Nisiros ile
birlikte Dor Hexapolis’ini
oluşturuyordu.
Antikçağ tarihçisi Herodot kentin
Ispartalılar tarafından kolonize edildiğini, Diodoros ise Knidos’un ilk
sakinlerinin Triopas yönetiminde Teselya’dan
geldiklerini yazmaktadır. Kazılarda ele geçen en eski buluntularsa M.Ö. 7.
yüzyıla ulaşmaktadır.
Knidosluların
denizcilikte Fenikelilerle rekabet edecek kadar ilerledikleri bilinmektedir.
Gelişmiş ticareti ile şarap ihraç eden Knidos
kentinin güneyinde ticaret limanı yer almaktadır. Kuzeydoğusunda yer alan küçük
limanın ise girişi koridor şeklinde olup, en dar yerinde karşılıklı, yuvarlak
planlı iki kontrol kulesi bulunmaktadır. Strabon
“Kadırga Limanı” olarak adlandırdığı bu limanda 20 savaş gemisinin
konaklayabileceğini söylemektedir.
Kent aksı üzerinde doğu batı yönünde uzanan bir cadde mevcut
olup, bu caddenin yanlarında, kamu yapıları, aşağı ve yukarı tiyatrolar, Demeter kutsal alanı, küçük bir odeon, Aphrodit
Tapınağı, Korint Tapınağı, Roma mezarı, agora,
anıtsal yapı, Helenistik stoa ve Bizans kilisesi, Roma dönemi bouleuterionu, propylon (anıtsal
giriş) ve basamaklı cadde gibi yapı kalıntıları yer almaktadır. Birden çok kült
yapısının bulunduğu kutsal alanda yapılan kazı çalışmaları kutsal alana girişin
bir kapı yapısı ile sağlandığını ortaya çıkarmıştır. Dört sütunlu bir avlusu
olan propylonun kapısı batı cephesindedir. Knidos antik kenti içinde yer alan kült yapılarından en
ünlüsü, zamanında Knidos Aphrodit
heykelinin korunduğu varsayılan yuvarlak planlı mabettir.
Amos
Marmaris ilçesi, Turunç köyü, Hisarburnu
yakınında, Kumlubük Koyu’nun kuzeybatısında, Asar
Tepe üzerindedir. Yakınına kadar araçla ulaşmak mümkündür. Kalıntıların yoğun
olduğu tepe kısmına zorlu olmayan bir tırmanma ile ulaşılır. Kentte çeşitli
dönemlerden kalma sur, kule ve tiyatro kalıntıları ile çeşitli yapılara ait temel
izleri görülebilmektedir.
Milas
Müzesi'ne Bağlı Örenyerleri
Mylasa (Milas)
Stephanos
Byzantinos, Ethnica adlı
eserinde, Mylasa’nın adını Sisyphos
Aiolos torunu Khrysaor oğlu
Mylassos’tan aldığını yazar.
M.Ö. 446’da Perslerin hâkimiyetinden kurtularak Attika–Delos Deniz Birliğine
dahil olur. M.Ö. 334’de Asya seferine çıkan Büyük İskender, Güneybatı
Anadolu’yu ve dolayısıyla Milas’ı da almış, fakat hemen sonra elde ettiği
toprakları Karia Kraliçesi Ada’ya vermiştir. M.Ö.
189’da Suriye Hükümdarı Antiochos, Roma’ya yenildiği
zaman Rodoslulara Mylasa dışındaki birçok Karia şehrini bırakmak zorunda kalmıştır. Mylasa, M.Ö. 143’de bir sınıf anlaşmazlığına hakemlik etmiş
ve bu tarihten sonra Roma Valilerinin başkanlık ettiği mahkemelerin merkezi
haline gelmiştir. Son Bergama Kralı III. Attalos
ülkeyi M.Ö. 129’da Roma’ya vasiyet yoluyla bağışlayınca Milas, Asya eyaleti
içinde Roma’ya bağlanmıştır. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Milas
13. yüzyılda Türkler’in eline geçmiş ve 1392 yılında Menteşoğullarının yönetim merkezi olmuştur.
Gümüşkesen
Mezar Anıtı Muhtemelen M.S. 2. yüzyıla tarihlenen bu anıt
dikdörtgen bir mezar odası ile bu odanın üzerindeki paye ve sütunların taşıdığı
piramit tarzı gittikçe daralan bir örtüden ibarettir. Anıt, iki basamaklı bir krepis üzerine olup mezar odasına bir kapı ile
girilmektedir. Odanın içinde üst katın döşemesini destekleyen dört paye vardır.
Üst katın tabanında yer alan bir delikten aşağıda yatan ölünün üzerine şarap
döküldüğü tahmin edilmektedir. Açık bir sütun dizisi ile çevrili olan üst katın
her köşesinde birer kare sütun, bunların arasında ikişer oval sütun yer
almaktadır.
Beçin
Milas’ın 5 km. güneyindeki ovada birdenbire yükselen bir
platonun kenarında bulunan Beçin, Anadolu’da hemen hemen en iyi korunmuş Türk kentidir. Kentin adı, Ortaçağ
İtalyan kaynaklarında Pezona, Türk ve İslam metinlerinde Barçin,
daha sonra ise Peçin olarak geçmektedir.
Roma ve Bizans dönemlerinde önemsiz bir yerleşme olan Beçin, 13. yüzyılın ikinci yarısında bölgenin Türk
egemenliğine geçmesinden sonra önem kazanmıştır.
Bölgeyi ele geçiren Menteşoğulları başlangıçta
Milas’ı başkent yapmışlar; ancak, 14. yüzyıl başlarında savunması daha kolay
olduğu için hükümet merkezini Beçin’e taşımışlardır.
Kent, Menteşe Beyliğinin başkenti olduktan sonra yapılarla donatılmıştır. Ahmet
Gazi’nin 1391 yılında ölmesinden sonra yöre, 1392–1394 yılları arasında
Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına
katılmıştır.
Osmanlı döneminde Muğla’nın Menteşe Sancağı’nın merkezi
olmasından sonra Beçin önemine yitirmiştir. Evliya
Çelebi, Seyahatnamesinde, Beçin’in kale içinde 20
evden ibaret Milas’a bağlı bir nahiye olduğunu yazmaktadır.
Beçin
ören yeri, platonun kenarında sarp bir kayanın üzerinde yükselen kale ile bu
kalenin güneyinde etrafı surlarla çevrili bir kenti kapsamaktadır. Bir Bizans
kalesinin temelleri üzerine Türkler tarafından yapılan kalenin duvarlarında
devşirme taş kullanılmıştır. Kalenin güneyde olan tek girişini büyük bir kule
ve kısmen yıkılmış çift sur korumaktadır.
Beçin’de
Ahmet Gazi Medresesi ve karşısında Türbesini, ayrıca hamam, han, cami, kilise,
sarnıç gibi yapıların kalıntılarını görmek mümkündür.
Euromos
Milas ilçe merkezine 10 km. mesafededir. Mylasa’dan
sonra yörenin en önemli kenti olarak kabul edilmektedir. Attik
Tribut listelerinde Hyromos-Kyromos olarak adı geçen kentin Euromos
olduğu düşünülmektedir.
M.Ö. 201–196 yılları arasında Makedonya Kralı V. Philip’in işgaline, M.Ö. 167’de Mylasa’nın
(Milas) işgaline uğramıştır. Ancak, Rhodos’un
gönderdiği yardımla bu işgalden kurtulmuştur. Daha sonra Mylasa
ile ittifak yapan Euromos’a Herakleia
saldırmış ve kült eşyalarına, mallarına el koymuştur. Roma İmparatorluğu
sırasında Euromos sikke basmaya devam etmiştir.
Anadolu’daki en iyi korunmuş Zeus
Tapınağı kentte bulunmaktadır M.S. 2. yüzyılda İmparator Hadrianus
zamanında yapılmıştır. 6x11 sütun sayılı ve Korint
düzenindedir. Sütunların her biri ayrı kişilerce yaptırılmıştır. Sütunlardan beşi
fizikçi ve kamu görevlisi Menekrates ile kızı Tryphania, yedisi de Leo Quintos adlı başka bir kamu görevlisi tarafından
sunulmuştur. Tiyatro ovanın hemen üzerindeki yamacın girintisi içinde yer
almaktadır. Daha batıda bir başka stoa daha mevcut olup, sütunlarından birinde Kallisthenes adlı kişinin kente yaptığı parasal yardım ve Iasos’un yandaşlığı üzerine bilgi veren uzun bir yazıt yer
almaktadır. Şehrin nekropolü surların dışındadır.
Labranda
Zeus
Labrandos’un kutsal alanı olan Labranda,
Milas’ın 14 km. kuzeydoğusunda yer almakta olup, Antikçağ’da “Kutsal Yol” ile Mylasa’ya bağlantılıydı. En eski buluntular yaklaşık M.Ö.
5. yüzyıla ait olup, kutsal alan, sonradan tapınak terası olarak kullanılan
küçük suni bir düzeltiden oluşmaktadır. Bölgedeki araştırmalarda bulunan bir
yazıtta, M.Ö. 497 yılında, kutsal alanda bir savaş yapıldığı ve Karia ordusunun müttefikleri Miletlilerle
beraber Pers ordusuna yenildikleri anlatılmaktadır.
Heredot
Labranda’da bir Zeus Stratios Tapınağı’ndan söz etmektedir. M.Ö. 4. yüzyıl
tapınağın en önemli devri olup, Maussolos ve Idrieus zamanlarında yapılmıştır. Hieronun
yani kutsal alanın planlanmasını sağlayan Maussolos’tur.
Yapıların çoğu onun döneminde inşa edilmiş veya inşasına başlanmıştır.
Kuzey stoa, ek yapıları ve terası ile birlikte Andron B, tapınağın güneyinde büyük teras duvarı, Andron B’nin batısındaki yapı,
doğudaki geniş merdiven ile saray olarak tanımlanabilecek büyük yapılar Maussolos döneminde yapılmıştır.
İon
düzenli tapınak II, Teras evi II, güney yöndeki teraslı Andron
A, kuyulu ev stoası, doğu propylaia (kapı), Dor düzenli ev, güney kapısı ve ek yapılar ise İdrieus döneminde yapılmıştır.
Andron
A ve B kral ailesine ayrılmış megaron tipinde
saraylardır. Teras evlerinin rahiplere ayrılmış olduğu düşünülmektedir.
Labranda’daki
geri kalan yapılar Roma devrine aittir. Bu yapılar; Andron
C, teraslı ve kuyulu ev, doğu hamamları, Dor
düzenindeki evin restore edilmiş bölümleri, batı stoası ve buna bitişik
teraslar, güney hamamlarıdır.
Herakleia (Kapıkırı)
Herakleia
antik kenti bugünkü Kapıkırı köyü içerisinde
kalmaktadır. Antikçağ’da kentin kıyısında kurulduğu, Ege Denizi’nin bir
uzantısı olan Latmos Körfezi, Menderes Nehri’nin
getirdiği alüvyonlarla dolması sonucu bugünkü Bafa
Gölü’ne dönüşmüştür.
Adını ünlü mitoloji kahramanı Herakles’ten
alan kent, M.Ö. 8. yüzyılda, Persler zamanında, Karia
Satrabı Maussolos’un eline
geçmiştir. İskender’in Asya seferi sonrası, önce İskender İmparatorluğunun,
daha sonra Seleukosların egemenliğine giren kent,
M.Ö. 1. yüzyılda denizle ilişkisinin kesilmesi üzerine eski önemini kaybetmiş,
ulaşımındaki güçlük nedeniyle Hıristiyan keşişlerin gizlenme yeri olarak
kullanılmıştır. Engebeli ve kayalık bir arazi üzerine kurulan antik kentin
etrafı, 65 kule ile takviye edilen 6,5 km. uzunluğunda bir sur ile
çevrilmiştir. Düzgün dikdörtgen ve kare taş işçiliği gösteren sur duvarları
Helenistik dönemde yapılmıştır. Hippodamik şehir
planına göre iskan edilen Herakleia birbirini dik
kesen ızgara biçimli parsel ve sokak planının iyi uygulandığı örneklerden
birisidir. Antik kentten günümüzde Athena Tapınağı,
agora, bouleuterion ve tiyatro kalıntıları
görülmektedir.
Bafa
Gölü içerisinde yer alan adacıklarda ve Latmos Dağı
kayalıklarında toplam 13 manastır bulunmaktadır. Yapılan araştırmalara göre,
bölgedeki ilk manastır, Sina Yarımadası ve Yunanistan’dan gelen rahipler
tarafından, M.S. 7. yüzyılda inşa edilmiştir. Korunmaları için, Bizans devrinde
Bafa Gölü kenarına bir kale inşa edilen bu
manastırların en ünlüleri, Yediler, Stylos, Soteros, Menet Adası, İkizce Adalar ve Kahve Aşar Adası
manastırlarıdır.
Ayrıca, manastırlar etrafına yayılmış keşişlerin tek başına
yaşadığı pek çok mağara veya çilehane vardır.
Bunlardan manastırlara yakın olanların tavanları ve duvarları zengin freskler
ile süslenmiş olup, bu freskler İsa’nın hayatını, Meryem’i ve azizleri tasvir
eder.
Iasos (Kıyıkışlacık)
İasos,
Milas’a 28 km. uzaklıktaki Kıyıkışlacık köyü
içerisindedir. Mitolojide, Argos’tan gelenler
tarafından kurulduğu ve ismini kolonistlerin lideri Iasos’tan aldığı söylenmektedir. Ancak, kazı sonuçları kolonizasyondan önce Eski Tunç Çağı’ndan itibaren Iasos’ta iskan olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kentin
kurulduğu alan önceleri bir ada iken daha sonra adanın denizle birleştiği berzah
dolmuş ve ada, yarımada haline dönüşmüş olup, antik kente ait önemli yapılar bu
yarımada üzerinde yer almaktadır. Büyük sur, su kemerleri ve mezarları
çevrelemekte, balık pazarı olarak adlandırılan yapı ise sur dışında yer
almaktadır.
Roma döneminde inşa edilen agoraya kemerli bir kapıdan geçilerek girilir. Dört tarafı portikolarla
çevrili olan bu yapının güneybatısında bouleuterion
yer alır. Kent meclisi olarak kullanılan yapı, daire biçimli orkestra ve onun
arkasında yer alan dört merdivenle üç bölüme ayrılmış olup, oturma sıralarının
altı tonozlarla desteklenmiştir. Agoranın doğu köşesinde önü sütunlu dikdörtgen
planlı yapı, Caesareon olarak tanımlanır. İçinde
yapılan kazılarda bulunan eserler, Orta Tunç Çağı’na kadar uzanmakta olan
agoranın etrafını saran stoalar, M.S. 130 yıllarında yapılmıştır. Agoranın
güneybatı köşesindeki geniş düzlükte ise Artemis’e ve
İmparator Commodus’a adanmış stoa yer almaktadır.
Kentin ortasında yer alan yükseltinin kuzeydoğu yamacında
tiyatro bulunmaktadır. Ören yerinin en yüksek kesiminde ve tam ortasında yer
alan Ortaçağ kalesi, kareye yakın bir plana sahip olup, kalınlığı 2 m’yi bulan sur duvarları ile çevrilidir. Kalenin içinde bir
de sarnıç bulunmaktadır. Ayrıca, Demeter–Kore
Tapınağı’nın izleri de görülebilen kalıntılar arasındadır.
Yarımada ile kara arasında bulunan liman, yaklaşık 850 m.
uzunluğundadır. Liman ağzında yer alan kule, mendirek kulesi olup, bir Ortaçağ
yapısıdır.
Iasos’ta
biri kenti koruyan diğeri de büyük sur olarak bilinen ve kentin kuzeybatısında
yer alan iki sur bulunmaktadır.
Roma devri mezarlığının batısındaki yamaçlarda, kayaya
oyulmuş kaya mezarları ile bina şeklinde yapılmış mezarlar yer almaktadır.
Kentteki en ünlü mezar ise, halk arasında Balık Pazarı olarak bilinen, Roma
dönemine ait anıt mezardır.
Sinuri Tapınağı
Milas’ın 14 km. güneyindeki Yukarı Kalınağıl
köyünde dağlar arasında bulunan tapınakta, Karya
dilindeki ismini muhafaza eden ilah Sinuri’ye ibadet
edilmekteydi. Tapınağın yanında Labranda’da olduğu
gibi bir rahip ailesine ait olması muhtemel büyük bir mezar anıtı vardır.
Fethiye
Müzesi'ne Bağlı Örenyerleri
Gemiler
Adası
Fethiye’nin takriben 9 km. güneyinde bulunan adaya Gemiler
Koyu’ndan deniz yoluyla ulaşılabilir. Ortaçağ’da Sybola
adıyla bilinen Ölüdeniz Havzası içinde yer alan Gemiler, diğer bir deyişle Aya Nikola Adası M.S. 5. yüzyıldan itibaren özellikle dinsel
içerikli yerleşimlerin oluşmasıyla önemli bir konuma gelmiştir. Avrupa ve Doğu
Akdeniz ticaret ve seyahat gemilerinin uğrak yeri haline gelerek bir hac
merkezi olan adada birçok kilise ve Şapel yanında din eğitimi veren okullar da
açılmıştır. Adanın ismi ile ilgili çeşitli tartışmalar vardır.
Adanın en yüksek noktasındaki kilisenin Aziz Nikolas’a ithaf edildiği ve Ortaçağ’a ait bir denizcilik
rehberinde rastlandığı da bilinmektedir.
1990 yılından bu yana bir Japon ekip tarafından yüzey
araştırması yapılan ada ve çevresinde 11 kilise tespit edilmiştir. Bunlardan
dördü Gemiler, biri Karacaören Adası’nda, diğerleri
ise Ölüdeniz ve Karaören Koyu civarındadır. Gemiler
Adası ve çevresi, Hıristiyanlık Alemi için çok önemli bir merkez olarak
görülür. Adadaki dini yapıların dışında, barınak olarak kullanılan evler de
bulunmaktadır. Adanın kayalık olması nedeniyle, kilise ve evlerin temelleri
kaya içine oyulmuş olup, deniz dibinde de kalıntılar devam etmektedir.
Cadianda - Kadyanda
(Üzümlü / Yeşilüzümlü)
Fethiye’ye 24 km. uzaklıktadır. Likçe
kitabelerde ismi Kadawanti olarak okunan Kadyanda’nın ismindeki “nd”
takısı nedeniyle, kuruluş tarihinin M.Ö. 3000’lere kadar indiği ileri
sürülmektedir.
Ancak antik kentten günümüze ulaşan yüzeydeki en eski
kalıntılar M.Ö. 5. yüzyıldan daha eskiye gitmez. Kadyanda
ören yerinde kenti çevreleyen sur duvarlarının bir bölümü, kaya mezarları ve
bazı kitabeler en erken dönemlere tarihlenen kalıntılardır. Bunlardan ayrı
olarak, Roma döneminde onarılarak kullanılmış olan Helenistik tiyatro, hamam,
koşu pisti, agora, tapınak kalıntısı ve yoğun sivil yapı izleri, Kadyanda ören yerinin antik dönemde yerleşim geçirmiş bir
kent hüviyetini ortaya koymaktadır.
Kent dik yamaçlı arazinin topografyasına göre birçok kez
inşa edilmiş, sur duvarları ile çevrelenmiştir. Bu duvarlardan güneydeki kısım
ayakta kalmıştır. Tiyatro alanına istinat oluşturan poligonal
sur duvarı Helenistik döneme ait olup kaliteli bir işçilik göstermektedir.
Nekropol
alanı kentin güney bölümünde, sur duvarlarının dışında kalmaktadır. Antik
kentte sayılarının çokluğu ile dikkat çeken yapı kalıntılarından bir diğeri ise
sarnıçlardır. Tapınağın doğu kesiminde geniş bir alanın altında inşa edilmiş,
birbirine geçmeli dört büyük sarnıç, antik dönemde
kentin su sorununun ne kadar etkili olduğunu ve belki de bu sorun nedeniyle
terkedilmiş olabileceğini akla getirmektedir. Kadyanda’da
izlenen yapı kalıntılarının büyük çoğunluğu Roma dönemine aittir. Kent M.S. 7.
yüzyıla kadar iskana sahne olmasına karşın, geç döneme ait kalıntılar yoğun
değildir.
Kaunos (Dalyanköy)
Antik kaynaklardan Herodot ve Strabon’da adı geçen Kaunos
şehrinin M.Ö. 540’da Perslerin yönetimi altına girdiği bilinmektedir. Perslerin
içişlerine karışmadığı şehir çabuk kalkınmıştır.
Arkeolojik veriler özellikle M.Ö. 4. yüzyıldan itibaren
şehrin bir Grek şehri özelliği kazandığını gösterir. Şehir surlarının büyük bir
kısmı Karya Satrabı Maussolos döneminde yapılmıştır. İskender’in istilasından
sonra Maussolos’un kız kardeşi Ada’ya verilmiştir.
Daha sonra Ptolemaios, Seleukoslar
ve Rodos’a bağlanan şehir M.Ö. 167–129 tarihleri arasında bağımsızlığını elde
etmiştir. Bergama Krallığı’nın vasiyet yoluyla Roma’ya bağlanması üzerine M.Ö.
129’da Kaunos da Roma topraklarına dahil olmuştur.
Hıristiyanlık dönemine ait en az üç kilisenin olduğu bilinmektedir. Akropol
üzerinde surların bir kısmı ile bazı duvar kalıntıları Ortaçağ veya daha geç
devire ait olabilir. Kaunos’taki arkaik devre ait sur
duvarları, mazgal delikleri ve siperlikleri günümüze ulaşmıştır.
Küçük kale ile Çömlekçi Tepe arasında kalan Sülüklü Göl
antik devirde zincirle kapatılan bir limandı. Limanın kuzeyindeki stoa, liman
agorası, yazıtlı nymphaion, beş tane tapınak, oldukça
sağlam durumdaki Roma dönemi tiyatrosu, kaya mezarları kentin görülebilen
kalıntılarıdır.
Kayaköy
Fethiye’ye 8 km. mesafede bulunan Kayaköy’ün geçmişi
M.Ö. 3000’lere kadar gitmesine rağmen antik dönem kalıntılarından günümüze M.Ö.
4. yüzyıla tarihlenen az sayıda lahit ve kaya mezarları ulaşmıştır.
Kayaköy’de
her biri 50 m²’den büyük olmayan, manzara ve ışık açısından birbirinin önünü
kapatmayan, genellikle alt katları kiler hüviyetinde ikişer katlı ve girişte
çatıdaki yağmur sularının toplandığı zemin altı sarnıçların olduğu, 350 ila 400
konut bulunmaktadır. Konutların yanı sıra evlerin arasına serpiştirilmiş çok
sayıda şapel, iki büyük kilise, bir okul binası ile bir gümrük binası yer
almaktadır.
Xanthos
Letoon
Fethiye–Kaş karayolu üzerindedir. Şair Ovidius’un
anlattığı bir efsaneye göre, Zeus’tan hamile kalan
tanrıça Leto, ikiz çocukları Artemis
ve Apollon’u Delos’ta
doğurur. Sonra Ksanthos Nehrinin denize ulaştığı yere
gelip, nehir boyunca, bugünkü Leto Tapınağı’nın
bulunduğu yerdeki kaynağa varıncaya dek yürür. Kaynakta çocuklarını yıkamak
isteyen, fakat yerli halk tarafından engellenen tanrıça, yöre halkını lanetler.
İşte Letoon ören yerinin kuruluşu bu mitolojiye
dayanmaktadır. Letoon ören yerinde yapılan kazılarda
ele geçen buluntulara göre ilk yerleşim M.Ö. 8. yüzyıla kadar gitmektedir.
Buradaki kalıntılar ve ele geçen kitabeler Letoon’un,
Lykia Birliği döneminde politik ve dini bir merkez
olduğunu göstermektedir. Antik kent merkezinde, yan yana dizilmiş üç tapınak
mevcut olup, bunlardan en batıdaki olanı Leto’ya,
daha küçük olan ve ortada yer alan tapınak Artemis’e,
en doğuda, Dor düzenindeki tapınak ise Apollon’a aittir. Apollon
Tapınağı yakınındaki Helenistik çöplük alanı içinde bulunarak bugün Fethiye
Müzesinde sergilenen üç dilli kitabe çok büyük bir önem taşımaktadır. Likçe, Aramice ve Grekçe ile
yazılmış olan kitabe, Lykia dilinin çözülmesinde çok
büyük bir rol oynamıştır. Tapınakların güneybatısında, nymphaion
(çeşme) binası ile bunun doğu kenarında erken Hıristiyanlık dönemine ait kilise
yer almaktadır. Ören yeri içerisinde ayrıca, stoa ve tiyatro da görülmeye değer
kalıntılar arasında yer alırlar.
Oenoanda (Asar Beli/Gavur Pazarı) :
Fethiye–Korkuteli karayolu üzerinde İncealiler
köyünün üst kısmında yer alır. Oenoanda, bir yerleşim
adı olarak, ilk kez Hitit metinlerinde geçer. Oenoanda
asıl ününü M.S. 2. yüzyılın ilk yarısında kentte yaşamış Epikürcü Filozof Diogenes’e borçludur. Diogenes,
düşüncelerini uzun bir yazıt halinde kentteki kuzey stoanın duvarlarına
kazımıştır. Ancak, yapının yıkılıp, parçaların dağıtılması nedeniyle, kentin
her yerinde bu yazıttan parçalar görmek mümkündür.
Antik kentten günümüze ulaşan en erken kalıntı, kentin
güneyinde yer alan ve M.Ö. 200 yıllarına tarihlenen sur duvarıdır. Duvar son
derece güzel taş işçiliği ve beşgen kulesi ile dikkat çekicidir. Roma döneminde
şehre, yukarı agorayı tepeden görecek konumda inşa edilen ve muhtemelen Augustus dönemine ait Dor mimari
düzeninde bir tapınak inşa edilmiştir. Bu yapının içinde imparator Augustus için yazılmış bir yazıt parçası ele geçmiştir.
M.S. 70 yıllarından itibaren Flavius döneminde yukarı
agoraya çıkan yolun güneyine, şehirdeki iki gymnasium,
hamam kompleksinin küçük olanı inşa edilmiştir. Büyük gymnasium,
hamam kompleksi ise M.S. 140’larda, Rhodiapolis’li Opramoas tarafından bağışlanan paralar ile yukarı agoranın
batısında yapılmıştır. Yapıya daha sonra 3. yüzyıl başlarında sütunlu bir avlu
eklenmiş ve yapı imparator Septimius Severus ile Caracalla’ya
adanmıştır. Şehrin güneyindeki su kemeri de büyük olasılıkla Flaviuslar döneminde yapılmıştır.
Erken Bizans döneminde şehir, en büyüğü aşağı agoranın hemen
doğusunda, tapınağın yerine inşa edilen kiliselerin yapımına tanıklık etmiştir.
Kent, tepe yamaçlarına inşa edilen ve Roma dönemine tarihlenen mezarlarla
çevrilidir. Bunların en büyüğü M.S. 2. yüzyılın ikinci yarısında Licinnia Flavilla tarafından
yaptırılan heroondur. Bu anıt mezarda I. Flavilla’nın ailesinin soyağacını veren bir yazıt yer
almaktadır.
Pınara
(Minare Köyü)
Fethiye–Kaş karayolu üzerinde, Minare köyü yakınlarındadır.
Antik yazarlardan Stephanos, Byzantion
Menekrotes’ten alıntı yaparak “Ksanthos’un
nüfusu çok artınca yaşlılardan bir grup, Kragos
Dağı’nın yüksek olan tepesinde bir kent kurup adına da yuvarlak anlamına gelen
Pınara ismini verdiler” diyerek kentin kuruluşunu anlatmaktadır. Kentin erken
döneme ait kalıntıların bulunduğu yukarı akropolün gerçekten yuvarlak bir
şekilde olması bu mitolojiye gerçeklik payı kazandırmaktadır. Kentin ismi Likçe kitabelerde Pinale olarak
okunmaktadır.
Strabon,
Artemidoros’tan alıntı yaparak Lykia
Birliği meclisinde 3 oy hakkına sahip 6 kentten birinin Pınara olduğunu
bildirmektedir. Antik kente doğru yaklaşıldığında yukarı akropolün sarp olan
doğu yamacında bir dantel gibi oyulmuş yüzlerce kaya mezarları dikkati çeker.
Yukarı akropol kısa sürede yetersiz kalınca ulaşımın daha kolay sağlandığı
aşağı akropol yerleşime açılmıştır. Aşağı akropolün yamaçları geçit vermeyecek
şekilde dik olmasına karşın terasla ve sur duvarı ile desteklenmiştir. Kent
surunun güneyindeki kapıdan geçerek dolaşıldığında,
arkasını yamaca dayamış olan odeon ve önündeki düz alandaki agora, kentin
odağını oluşturmaktadır.
Aşağı akropolün alt kesimindeki su kaynağı çevresinde,
kentin Antikçağ’da geçirdiği depremlerle büyük oranda tahrip olmuş pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş pek çok mezar dikkati
çeker. Aşağı akropolün doğu yamacında sur duvarlarının dışında Roma dönemine
ait bir hamam kalıntısı bulunmaktadır. Kentte sur dışında bulunan ikinci yapı ise
akropol ve hamamın karşısında yer alan, arkasını doğal yamaca dayamış
tiyatrodur. Bu yapı plan ve konum itibariyle Helenistik dönem özelliklerini
yansıtmaktadır.
Sidyma
Fethiye–Kaş karayolu üzerindedir. Kentin ismi, tarih
sahnesinde M.S. 450–457 yıllarında imparator olan Mercian’in
başından geçen bir olayla ilgili olarak anılır.
Kentin batısında yükselen tepe şehrin ilk yerleşimi olan
akropolüdür. Ancak, üzerindeki kalıntılar daha geç döneme tarihlenmektedir.
Tepenin güneydoğu eteğinde yaklaşık 400 m. uzunluğunda sur duvarları
bulunmaktadır. Sur duvarlarının istinat oluşturduğu doğu uçta, birkaç oturma
sırasının izlenebildiği küçük bir tiyatro kalıntısı yer almaktadır. Antik
kentten günümüze ulaşan kalıntılar bugünkü köy evleri arasında yer yer seçilebilmekte olup, kalıntıların büyük bir çoğunluğunu
mezar anıtları oluşturmaktadır. Kentin doğu kesimindeki nekropolde,
Klasik Çağdan başlayarak Roma dönemine kadar devam eden sürece ait pek çok
lahit, kaya mezarı ve anıt mezarlar görülebilmektedir.
Telmessos (Fethiye)
M.Ö. 3000’den itibaren yerleşim olduğu söylenen Telmessos’un bu dönemdeki durumu bilinmemektedir. Ne zaman
ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmeyen Telmessos
ele geçen Likçe kitabeler yüzünden Lykia şehri olarak kabul edilirse de Attik
tribut listelerinde adının Lykia
şehirlerinden ayrı olarak geçtiği görülür. M.Ö.
362’den önce Perikles tarafından işgal edilerek Lykia’ya katılmıştır. İskender döneminden sonra Ptolemaiosların eline geçmiştir. Magnesia
Harbi ve arkasından gelen Apameia barışında Lykia bölgesi Rodos’a bırakıldığı halde Telmessos
kısmi bir bağımsızlıkla Ptolemaiosların egemenliğinde
kalmıştır. M.Ö. 168’den sonra bastırdığı Birlik tipi sikkelerden Lykia Birliği’ne katıldığı anlaşılmaktadır. Brutus’un seferi sırasında Roma topraklarına katılmış olan
kent daha sonra Bizans egemenliğine girmiştir. Şehrin ismi M.S. 5. yüzyıldan
sonra Anatasiopolis, 9. yüzyıldan sonra ise Makri veya Meğri’ye dönüşmüştür.
Kaya mezarları, mezar anıtları ile Ortaçağ kalesi
görünümündeki surların dışında pek fazla kalıntı görülmez. Kaya mezarlarından
birisi kitabesinden dolayı “Amyntas Mezarı” olarak
bilinir.
Tlos (Asar Kale/Düver)
Fethiye’ye 40 km. uzaklıktadır. Lykia
dili ile yazılı kitabelerde adı Tlava veya Tlave şeklinde geçer. Lykia
bölgesinin eski yerleşim yerlerindendir.
Panyassis
tarafından bir nymphe olan Praxidike
ve Tremile’nin çocuğu olarak gösterilen Tlos’un tarihi hakkındaki bilgilerimiz kısıtlıdır. Bilinen
en eski belgeler arasında, M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenebilecek kabartmalı bir
mezar ile Izrara anıtı, diğer Likçe yazılı kitabeler
ve M.Ö. 4. yüzyıla ait sikkelerdir. M.Ö. 2. yüzyılda ise Lykia
Birliği’ne dahil üç oy hakkına sahip metropolis kabul
edilen şehirlerden biridir. M.S. 2. yüzyılda birçok yapının onarımı ve inşası
için Lykialı zenginlerin para yardımı yaptığı
bilinmektedir.
Bizans egemenliği sırasında da varlığını sürdüren Tlos’ta akropolün üstündeki son kalıntılar 19. yüzyılda
çevreye egemen olmak isteyen Kanlı Ali Ağa isimli bir derebeyinin kalesine
aittir. Akropolün üzerindeki surlar ve büyük yapı kalıntılarının tümü Osmanlı
dönemine aittir.
Şehrin Lykia dönemine ait
kalıntıları arasında kaya mezarları, akropolün doğu eteğindeki sur
bulunmaktadır.
Akropolü, sarp doğal kayanın olmadığı yerlerde kuşatan Roma
surlarının bir bölümü Bizans döneminde onarım görmüştür. Şehrin tüm yapıları
sur dışındadır.
Stadion,
hamam–gymnasium kompleksi, Bizans kilisesi, bir
tapınağa ait sütun parçaları ve mimari elemanlar, agora, tiyatro, Roma dönemine
ait yüksek bir kule, şehrin görülebilen kalıntılarıdır.
Destinasyonlar
Bodrum
Marmaris
Fethiye
Köyceğiz
Milas
Camiler
ve Kiliseler
Kurşunlu
Cami: Muğla kent merkezinde, Esseyit Şucaeddin tarafından 1493 yılında yaptırılan cami, merkezi
planlı ve büyük kubbelidir. Yanlardaki iki küçük kubbesi, 19. yüzyılda Hacı
İbrahim Ağazade Hamdi Bey
tarafından onarılırken kaldırılmıştır. Bu onarım sırasında kubbenin kurşunları
yenilenmiş, nakışları Rodos’tan getirilen boyalarla işlenmiştir.
Ulu
Cami: Muğla kentinin en büyük camilerinden olan yapı, 1344
yılında Menteşe Beyi İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Cami, 19. yüzyılda
geçirdiği onarımlar sonucunda özgün yapısını yitirmiştir. Son cemaat yerinin
sol mihrabı üzerinde onarım yazıtları bulunmaktadır.
Şeyh
Camii: Muğla kent merkezinde bulunan cami, 1565 yılında Şeyh
Bedrettin tarafından yaptırılmıştır. Minaresi 19. yüzyıl başında eklenmiştir.
Şeyh Camii 19. yüzyılda iki onarım geçirmiş olup, kapısının sağında ilk onarıma
ait yazıt bulunmaktadır.
Hacı
İlyas Camii: Milas’ın Hacı İlyas Mahallesi’nde bulunan cami, Menteşeoğulları
zamanında, 1330 yılında Şucaaddin Orhan Bey
tarafından yaptırılmıştır. Tek mekanlı bir ibadet alanı ve önünde üç bölümlü
son cemaat yeri bulunmaktadır. Kubbeleri ve çatısı oluklu kiremitle örtülüdür.
Ulu
Cami: Milas’ın Hoca Bedrettin Mahallesi’nde bulunan cami, 1378
tarihinde inşa edilmiş olup, Milas’ın en büyük Camiidir. Yan duvarları büyük
payandalarla desteklenmiş olan caminin yapımında bolca devşirme malzeme
kullanılmıştır.
Firuzbey Camii:
Milas’ın Firuzpaşa Mahallesi’nde olup, Menteşe Valisi
Hoca Firuz Bey tarafından 1394 yılında
yaptırılmıştır. Ters “T” planlı olan caminin bahçesinde medrese odaları yer
almaktadır. Kubbe üzeri kurşunla kaplı olduğundan halk arasında Kurşunlu Cami
olarak da bilinmektedir.
Belen
Camii: Milas kentinin ortasındaki Hisarbaşı
Tepesi’nde bulunan caminin 14. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Plan
bakımından Ulu Cami’ye benzemekte olup, üçerli iki sıra sütunla üç sahına ayrılmıştır.
Ağa
Camii: Milas’ın Hacıapti Mahallesi’nde
bulunan cami, Abdülaziz Ağa tarafından 1737 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen
planlı olan cami, son cemaat yeri ve kırma çatısı ile basit bir yapıdır.
Minaresi 1885 yılında Refia Hanım tarafından yaptırılmış
olup, cami ile aynı yerdeki medrese günümüzde tamamıyla ortadan kalkmıştır.
Ahmet
Gazi Medresesi ve Türbesi: Beçin’de,
iç kale dışında bulunan medrese, kentin en sağlam kalmış yapılarındandır.
Güneydeki gotik tarzında yapılmış anıtsal kapısı üzerindeki yazıta göre 1375
yılında Ahmet Gazi tarafından inşa ettirilmiştir. Medresenin revaksız avlusunun etrafında on oda yer almaktadır.
Hepsinde birer ocak olan medrese odaları küçüktür ve üzeri beşik tonozla
örtülüdür.
Medrese giriş kapısının tam karşısında Ahmet Gazi Türbesi
yer almaktadır. Üzeri yüksek bir kubbe ile örtülü olan türbe, gotik hatlara
sahip geniş, sivri bir kemerle medrese avlusuna açılmaktadır.
Aşağı
Kilise (Panagia Pirgiotissa
Kilisesi): Fethiye ilçesi, Kaya köyü sınırları
içerisinde bulunan kilise, yakın zamana kadar kullanılmıştır. Kilisenin, kuzey
yönden açılan giriş kapısının önündeki mozaik üzerinde 1888 tarihi okunmakta
olup, bunun onarım tarihi olduğu tahmin edilmektedir.
Yukarı
Kilise (Taxiarthis Kilisesi):
Fethiye ilçesi, Kaya köyünde bulunan kilisenin inşa tarihi kesin olarak
bilinmemekle birlikte, Aşağı Kilise’den daha önce yapıldığı tahmin
edilmektedir. Beş nefli olan kilisede üst örtüyü
duvarlarla birlikte inşa edilmiş yarım sütunlar taşımaktadır. Kilisenin içi,
dışa göre daha fazla tahrip olmuştur.
Hanlar
Çöllüoğlu Hanı:
Milas’ın Hisarbaşı Mahallesi’nde olan han, 1719
yılında yaptırılmış, 1738 yılında Abdülaziz Ağa tarafından, Ağa Camii yakınında
yaptırılan medreseye vakfedilmiştir. Han, iki katlı, avlulu ve dikdörtgen
planlıdır. Alt katı kemerli olup, üst kat bu kemerler üzerine oturmaktadır.
Ancak, bunlar oldukça tahrip olmuş durumdadır. Yapıda bol miktarda devşirme ve
moloz taş kullanılmıştır. Yapının alt katı tipik Osmanlı hanlarında olduğu gibi
hayvanların bağlandığı açık alanlardan oluşmaktadır. Bunların önü sütunlarla
desteklenmekte, sütunların üzerine üst katın sundurması oturmaktadır. Tavan,
oluklu kiremitli çatı ile kaplanmıştır. Yapı büyük ölçüde, özgün mimari karakterini
korumaktadır.
Geleneksel
Muğla Evleri
Muğla kenti beyaza boyanmış, çatısı kırmızı kiremitli
evleriyle ünlüdür. İki katlı olan evlerde odalar geniş bir sofaya (hayata) açılmaktadır.
Üst kata çıkan merdivenler, odaların tavanları ahşaptır. Ahşap tavanlar, oyma
işleri ile süslenmiştir. Her odada bir ocak ve yatakların konduğu dolaplar
bulunmaktadır.
Korunan
Alanlar
Marmaris Milli Parkı
Saklıkent
Milli Parkı
Sırtlandağı(Halep
Çamı) Tabiatı Koruma Alanı
Kıdrak
Tabiat Parkı
Kaplıcalar
Sultaniye
Termal Turizm Merkezi
Gel
Girme Çamur Banyosu: Köyceğiz Gölü’nün Dalyan Kanalı ile
birleştiği noktaya yakın bir yerde bulunan çamur banyoları, güzellik çamurunun
vücuda sürülmesiyle teni yumuşatmakta, kırışıklıkları gidermektedir. Romatizma,
bel fıtığı, siyatik gibi bazı hastalıklara iyi geldiği söylenmektedir.
Bodrum
Karaada Kaplıcası: İlçeye 4 mil
uzaklıktaki Karaada’da ısısı 35 C civarında,
romatizma, göz hastalığı ve kükürtün fayda sağladığı
her hastalığa iyi gelen, vücudu dinlendiren halka açık bir kaplıca bulunmaktadır.
Dalaman
İncebel Thermemaris
Kaplıcası: Dalaman Havalimanı’na 6 km. uzaklıkta
bulunan kaplıca 28 C sıcaklıkta olup, bileşiminde Na+,
K+, Ca++, MG+, S+, Fe+, Se+, Ni+, Ba+,
Zn+, Mn+, Cu+, C+ anyonlarını belli bir karışım ve denge içerisinde
bulundurduğundan, oksijence zengin yapısı nedeniyle tüm dokular için yapıcı bir
etkiye sahiptir. Romatizmal ve kireçlenme türü
hastalıklara, sinirsel hastalıklara, sindirim sistemine, kadın hastalıklarına
faydalı olduğu bilinmektedir.
Fethiye
(Gebeler Köyü Kaplıcası): Fethiye’ye 35 km. mesafede, Saklıkent yolu üzerinde Girmeler (Gebeler) köyüne 100 m.
mesafede bulunan Girmeler Kaplıcası Girmeler Mağarası içinde bulunmaktadır.
Kaynaklardan birinden dışarıya su alınmak suretiyle köy Tüzel Kişiliğine ait
arazide yapılan kapalı havuza aktarılmıştır. Diğer kaynaklar, mağara içerisinde
oluşturduğu havuzlardan sonra labirentler içerisinde kaybolmaktadır. Kaplıcanın
bulunduğu mağaranın önünde 50 odalı konaklama üniteleri mevcuttur.
Plajlar
Fethiye
Ölüdeniz:
“Tanrının Dünyaya Bağışladığı Cennet” olarak nitelendirilen Ölüdeniz, 3 km’lik bir kumsala sahip bulunmaktadır. Ölüdeniz’de,
açık ve koyu mavinin, açık ve koyu yeşil ile iç içe girdiği bir renk armonisi
içinde yüzmenin doyumsuz mutluluğu tadılabilir. Yılın on ayı ılık ve durgun
suyu ile doğal lagün görünümündeki Ölüdeniz; yerli ve yabancı turistler
tarafından en çok tercih edilen yerlerden birisidir.
Fethiye’ye 14 km. uzaklıktaki Ölüdeniz ile Belcekız Plajı’nı, Kumburnu
birbirinden ayırır. Belcekız’daki
çok sayıda pansiyon, kamp, motel ve lokanta yılın her mevsimi hizmete açık
bulunmaktadır. Çam ağaçları ile kaplı tertemiz kumsalı ve berrak denizi ile Kidrak buraya 3 km. uzaklıktadır.
Kıdrak:
Belceğiz’in 3 km. güneyindeki koy, sık çam ağaçları,
temiz kumsalı ve berrak denizi ile ideal bir günübirlik dinlenme yeridir.
Kelebekler
Vadisi: Ölüdeniz’den 5-7 km. uzaklıkta,
etrafı ortalama 350 m. yükseklikte dağlarla çevrili bu ilginç kanyon, adını
Temmuz-Eylül ayları arasında görülen “Jarsey Tiger” adlı kelebeklerden almıştır. Yaz kış akan küçük
şelale, geniş kumsal, tertemiz deniz, pırıl pırıl
çakıl taşları ve çevreyi süsleyen pembe zakkum çiçekleri ile küçük bir yeryüzü
cenneti olan koya ulaşım, Ölüdeniz’den teknelerle
sağlanmaktadır. Dünya gezginlerinin buluşma yeri olan vadide çadırlı kamp
alanı, restoran, bar, ruf, duş, kabin vb. olanaklar sunulmaktadır.
Saklıkent:
Fethiye’ye 50 km. mesafede, Muğla – Antalya il sınırını teşkil eden Karaçay Deresi kenarında, uzunluğu 18 km., yüksekliği yer yer 600 m’yi bulan muhteşem bir
kanyon içine gizlenmiş eşsiz bir doğa harikasıdır. Dimdik sarp kayalıkları,
çınar ağaçları, pırıl pırıl akan coşkulu kaynak
suları ile doğa tutkunları için dağcılık, yürüyüş, yüzme olanakları sunan eşsiz
bir turizm merkezidir.
Yakapark:
İnsan emeği ve yaratıcılığı ile doğanın engin zenginliğinin birlikte
oluşturduğu, su sesi ve kuş sesinin gizeminde unutulmaz anların yaşanacağı bu
eşsiz dinlenme yerine Yaka köyünden 2 km’lik bir
yolla ulaşmak mümkündür.
Göcek:
Fethiye’ye 30 km. uzaklıkta, Fethiye-Muğla karayolu üzerindedir. Şirin bir
balıkçı kasabası görünümünde olan Göcek, son yıllarda
yat turizminin en önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Doğal limanının
yanı sıra etrafını çevreleyen çamlık tepeleri, yakınındaki ören yerleri, çok
sayıdaki adaları ve koyları ile eşsiz bir turizm cennetidir.
Son yıllarda sayıları hızla artan modern konaklama tesisleri
ve marinası ile eşsiz bir turizm cenneti olma yolunda olan Göcek,
Dalaman Havaalanı’na 20 km. mesafededir.
Adalar:
Birbirinden güzel sayısız koylarla süslü Kapıdağı
Yarımadası ve adalardan oluşan, balıkçıların “Karanlık İçi” olarak
tanımladıkları bölge mavi yolculukların vazgeçilmez uğrak yerlerinden biridir.
Fethiye ve Göcekten düzenlenen günübirlik turlarla da
ulaşılabilen Yassıca Adalar, Hamam Koyu, Kurşunlu Koyu, Yavansu,
Bedri Rahmi Koyu, Tersane Adası, Göbün Koyu, Boynuzbükü, Göcek Adası, Domuz
Adası, Zeytin Adası, Kızıl Ada yörede “12 Adalar” olarak da anılmakta ve önemli
bir çekim alanı özelliğini taşımaktadır.
Oyuktepe:
Koyları İlçedeki iki büyük tatil köyünün de yer aldığı yarım adadaki Mempaşa, Küçük Samanlık, Boncuklu, Kuleli, Aksazlar, Akvaryum, Turunç Pınarı gibi doğal koylar,
özellikle yöre halkının sıkça gittiği günübirlik mesire yerleridir.
Katrancı:
Koyu Fethiye’ye 17 km. uzaklıkta Muğla – Fethiye karayolu üzerindedir. Denize
kadar uzanan sık çam ağaçları ile kaplı koy, mavi ve yeşilin en güzel uyumunu
sergiler. Koyda orman içi dinlenme alanı olup, duş, WC, kabin, içme suyu, büfe,
kameriye, otopark gibi hizmetler mevcuttur. İdeal bir çadırlı kamping ve mesire
yeridir.
Günlük
(Küçük Kargı): Fethiye’ye 18 km. uzaklıkta, Muğla
karayolu üzerinde bulunan koy dünyada eşine az rastlanan, güzel kokulu ve sık
“günlük ağaçları”yla bezenmiştir. Pek çok hastalığın (kaşıntı, astım, bronşit,
ülser ve mide rahatsızlıkları) tedavisinde ve parfümeri sanayiinde
kullanılan sığla yağı, günlük ağacın salgısıdır.
Çalış
Plajı: Kent merkezine 5 km. mesafede, Şövalye Adası karşısındadır.
4 km’lik kumsal boyunca oteller, pansiyonlar,
kampingler ve lokantalar bulunmaktadır. Yeryüzünde gün batımının en güzel
izlendiği yerlerden biri olarak nitelendirilen Çalış Plajı, su sporlarına
elverişli denizinin yanında, “Caretta caretta” adıyla bilinen deniz kaplumbağası türünün kuluçka
alanlarından biri olması dolayısı ile de ilçe turizminin en gözde yerlerinden
biridir.
Hisarönü – Ovacık:
Ölüdeniz beldesinde bulunan bu iki tipik Türk köyü, son yıllarda turizm
potansiyellerini yoğun konaklama, alışveriş ve eğlence merkezi haline
dönüştürebilmişlerdir. Ölüdeniz, Babadağ, Kaya köyü gibi çekim alanlarına da
yakın olan bu iki köy, günümüzde özellikle yabancı turistlerin büyük ilgisini
çekmektedir.
Marmaris
Cennet
Adası: Marmaris’e 30 dakikalık bir yolculuk ile ulaşılabilen ada,
aslında bir yarımada olup tamamen ormanlarla kaplıdır. Pansiyon ve lokanta gibi
hizmet birimlerinin mevcut olduğu Cennet Adası sezon boyu tur teknelerinin
uğrak yeri olup yüzme ve eğlence için elverişli bir bölgedir.
Fosforlu
Mağara: Turunç ve Kumlubük’e tur
teknelerinin uğrak yeri olan bu doğal mağara, akvaryumu andıran yeşil ve
turkuvaz renkli sularda yüzme imkanı sağlamaktadır.
İçmeler:
İlçeye 10 km. uzaklıkta bulunan İçmeler, turistik tesisleri,
plajı ve eğlence yerleri ile sayılı turistik beldelerimizden biri olmasının
yanında hazım sistemine iyi gelen içme suyu ile de dikkat çekmektedir.
Turunç:
Marmaris’e 21 km. uzaklıktaki Turunç köyüne hem deniz yolu hem de karayolu ile
ulaşabilmek mümkündür. Eski bir balıkçı kasabası olduğu bilinen köy günümüzde
her türlü konfora sahip turistik tesisleri, pansiyonları ve çardak lokantaları
ile yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir.
Kumlubük:
Turunç’tan 6 km’lik bir yolla ulaşılan Kumlubük’e Marmaris’ten deniz yolu ile de ulaşabilmek
mümkündür. Yeşil ile mavinin iç içe girdiği yöre, temiz denizi ve harika kumu
ile bölgenin en gözde plajlarından biridir.
Çiftlik:
Deniz yolu ile 2 saatlik bir yolculukla gidilebilen Çiftlik köyüne ayrıca Bakır
köyü üzerinden de ulaşabilmek mümkündür. İri kumlu plajı ve çardak lokantaları
ile bilhassa yatçıların konaklamak için seçtikleri bir koydur. Koyun içinde
küçük bir adası bulunan köy, jeep türü araçlar ile
safari turu yapanlar tarafından da tercih edilmektedir.
Günnücek:
Marmaris’e 2 km. uzaklıkta bulunan Günnücek’te
dünyada eşi çok az görülen günlük (Liquidamber orientalis) ormanı bulunmaktadır. Bu ağaçlardan elde edilen
sığla yağı ilaç ve parfümeri sanayinde kullanılmaktadır.
Yalancı
Boğaz: İlçeye 8 km. uzaklıkta bulunan bu kara parçası, bir gemi
kaptanının fırtınalı bir havada burayı körfeze açılan boğaz zannedip gemisini
karaya oturtmasından sonra “Yalancı Boğaz” adını almıştır. Ağaç yapımı Gulet
tersanelerinin bulunduğu bu yöre mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisidir.
Bodrum
Güvercinlik:
Bodrum’a 25 km. uzaklıkta, yeşil ve mavinin iç içe geçtiği
harika güzelliğe sahip bir koydur. Güvercinlik bu doğal ve doyumsuz güzelliği
yanında, karşısında bulunan Salih Adası ile de ilgi çekmektedir.
Torba:
Bodrum’a 5 km. uzaklıkta sakin bir köydür. Çam ve zeytin ağaçlarının yeşilliği
ile pırıl pırıl bir denizin kaynaştığı şirin ve
hareketli bir koy olan Torba’dan Didim, Milet ve Priene’ye tekne turları
yapılmaktadır.
Gölköy:
Bodrum’un 13 km. kuzeyinde bulunan Gölköy, çam, mandalina ve
palmiye ağaçlarının serin bir denizle birleştiği doğa harikası yörelerimizden
biridir.
Gündoğan:
İnsan elinin az değdiği, güzelliğini en doğal biçimiyle hala korumakta olan Gündoğan Koyu, Bodrum’a 18 km. uzaklıkta olup mandalina
bahçeleri ile ünlüdür.
Yalıkavak:
Bodrum’a 18 km. uzaklıkta bulunan köy, yarımadanın kuzeybatısındadır. Yel
değirmenleri, denizi, balığı ve narenciyesi ile ünlü olan Yalıkavak’ın
bir diğer özelliği de en ünlü süngercilerin buradan çıkmasıdır.
Gümüşlük:
Yarımadanın en eski yerleşim birimlerinden biridir. Bölgede Tavşan Adasını
karaya bağlayan eski limanın kalıntılarını yer yer
görebilmek mümkündür. Berrak denizi ve balığı ile ünlü olan Gümüşlük ayrıca
flora yapısının zenginliği ile de dikkat çekicidir.
Kadıkalesi:
Berrak bir deniz ve narenciye bahçeleri ile çevrili olan Kadıkalesi,
Bodrum’a 23 km. uzaklıkta olup adını Helenistik dönem mimarisinin örneklerinden
olan kale kalıntısından almıştır.
Turgutreis:
Adını ünlü Türk denizcisi Amiral Turgut Reis’ten alan kasaba Bodrum’dan sonra
yarımadanın en kalabalık yerleşim merkezidir. Gün batımının en güzel izlendiği
yerlerden biri olan Turgut Reis mandalina bahçeleri ile ünlüdür.
Akyarlar:
Nefis bir kumsala ve pırıl pırıl bir denize sahip olan
koy, Bodrum’a 13 km. uzaklıktadır. Antik adı Arhialla
olan Akyarlar, sörf için son derece uygun koşullara
sahip olması ile dikkat çekici olmaktadır.
Bağla:
Yarımadanın en güzel koy ve plajlarından birine sahip olan
Bağla, kamp yapmaya oldukça elverişli olup Bodrum’a 14 km. uzaklıktadır.
Aspat:
Yöresel türkülerde adı geçen Aspat’ın eski adı Aspartos’tur. Bağla’dan sonra
deniz kıyısında yükselen bölgede, Klasik Çağ’dan günümüze dek gelen çeşitli
uygarlıkların kalıntıları görülebilmektedir.
Ortakent:
Mandalina bahçeleri ve ılık denizi ile ünlü olan Ortakent
Bodrum’a 14 km. uzaklıkta olup Bodrum’daki köy yaşamını gözlemlemek için en
uygun noktalardan biridir.
Bitez:
Bodrum’a 10 km. uzaklıkta bulunan Bitez, köyle deniz
arasındaki araziyi kaplayan mandalina bahçeleri ile maviyle yeşilin birleştiği
en güzel köşelerden biridir.
Karaada:
Bodrum’a yaklaşık 6 km. mesafede bulunan Karaada,
şifalı sıcak suyu ile ünlüdür. Doğal bir mağaradan çıkan bu suyun ve mağaradaki
çamurun çeşitli rahatsızlıklar üzerinde etkisi olduğu söylenmektedir.
Ada
Boğazı (Akvaryum): Suyun berraklığı nedeniyle Akvaryum
adıyla adlandırılmaktadır. İç adanın açıklarında 30 m’ye
kadar derinliği olan deniz tabanı çıplak gözle görülebilmektedir.
Köyceğiz
Ekincik
Koyu: Köyceğiz’in 40 km. güneybatısında olan koya karadan ve
denizden her zaman ulaşabilmek mümkündür. Doğal bir liman olan Ekincik Koyu’na
günde ortalama 50-60 yat demirlemektedir. Mavi yolculuğun en önemli
duraklarından biri olan koy, iri kumlu plajı ve temiz denizi ile yerli ve
yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir.
Dalyan
Boğazı: Dalyan’da Köyceğiz gölünü Akdeniz’e bağlayan tekne turuna
katılanlar, nereden girilip nereden çıkıldığı belli olmayan daracık koridorlar
arasında dolaşmakta, rotanın sağında ve solunda metrelerce uzunluktaki
kumsalları ve çam ormanları içindeki koyları görebilmektedirler.
Ula
Gökova:
600 m. yükseklikteki Muğla platosundan karayolu ile Gökova’ya
inilirken, Sakartepe Geçidi’nden deniz seviyesindeki Gökova’yı yüksekten seyretmek ziyaretçilere unutulmaz anlar
yaşatmaktadır.
Turizm sezonunda her gün Gökova’dan
Bodrum ve Marmaris’e tekne turları düzenlenmekte olup, körfezin hemen ucunda, Akyaka köyündeki iskeleden kalkan teknelerle yeşil ile
mavinin kucaklaştığı koyları görmek mümkün olmaktadır.
Dalaman:
Dalaman’ın dağlık ve ormanlık kesimleri, yayla
turizmi açısından son derece elverişli koşullar sunmaktadır. Kıyı şeridinde ise
“Mavi Yolculuk” güzergâhının en güzel köşeleri olan Sarsala,
Büngüş, Poruklu, Akbükü, Boynuzbükü, Taşyaka, Sıralıbük, Hamamlar ve
Kurşunlu bulunmaktadır.
Datça:
Kargı, Palamut bükü ve Mesudiye koyları, Datça
Yarımadası’nın görülmeye değer en güzel yerleridir.
Ortaca
İztuzu:
Çam ormanları ile iç içe kumsalı, temiz mavi denizi ve bol güneşin yanı sıra,
dünyada nesli tükenmekte olan Caretta caretta kaplumbağalarının üreme ve barınma alanı olması ile
dünya çapında üne kavuşmuştur.
Yaylalar
Muğla'nın güneydoğusunda, merkeze 3 km. mesafede, İrim adı
verilen yollarla örülmüş, soğuk suyu, verimli toprakları, yüksek çınarları, bol
meyve ağaçları, üzümü, sebzesi, tütünü ve yöreye has bir özelliği olan
"Kuyu Büryanı" yemyeşil ağaçlar arasından
görülen bembeyaz badanalı evleri ile güzel bir görünüm sağlayan serin bir
dinlenme yeridir. Her evde bulunan derin, soğuk suyu olan kuyuları ve bu
kuyulara bağlantılı tulumbaların sesleri, kuş sesleri ile karışınca bambaşka
bir doğal güzellik ortaya çıkar. Sıcak yaz günlerini yaylada geçirme geleneği
halen sürdürülmektedir.
Sportif Etkinlikler
Kamplar:
Muğla'nın il ve ilçelerinde Orman Bakanlığına ait pek çok kamp alanı
bulunmaktadır.
Rafting:
Marmaris ve Fethiye arasında kalan Dalaman Çayı'nda her mevsim rafting
yapılabilmektedir.
Kuş
Gözlem Alanı
Bafa
Gölü
Güllük Deltası
Köyceğiz Gölü
COĞRAFYA
Muğla İli, ülkemizin güneybatı köşesinde, Toros kıvrım sistemiyle Batı Anadolu kıvrım sisteminin iç
içe girdiği dağlık ve engebeliğin Menteşe yöresinde yer almaktadır. Dağları
örten kıyıya inen ormanları ve geçmiş uygarlıkların kalıntılarıyla bezenmiş
doyumsuz güzellikleri vardır. Şehir merkezi Karadağ, Kızıldağ,
Masa dağı, Hamursuz Dağı ile çevrelenmiş olup Hisar Dağından ovaya doğru
yayılır.
Muğla'da Akdeniz iklimi etkisinde kalan kara iklimi hüküm
sürmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Yağışlar
genellikle Kasım ve Mart ayında yoğundur. Yıllık sıcaklık ortalaması 14.9'dur.
TARİHÇE
Muğla ili, Antikçağ’da Karia
olarak bilinen bölgenin sınırları içinde kalmaktadır. Kentin adı, 1889 Aydın
Vilayet Salnamesi’nde “Mobella” olarak geçmektedir.
Yerleşim tarihi M.Ö. 3000’lerdeki Doğu Yunanistan ile Batı
Anadolu kıyıları arasındaki karşılıklı göç hareketleriyle başlamaktadır.
Bölgedeki ikinci büyük göç olayı M.Ö. 12. yüzyıl başlarındadır. Muğla bölgesine
hâkim olan Karialılardan sonra M.Ö. 1200’lerde gelen kolonistlerin egemenliği görülür. Daha sonra Pers,
Makedonya egemenliğine giren bölge Büyük İskender’in ölümüyle sırasıyla Seleukosların, Rodos Krallığı’nın, Roma ve Bizans
İmparatorluklarının egemenliğine girmiştir.
1261 yılından sonra Menteşe Beyliğiyle Türklerin eline geçen
Muğla, Yıldırım Bayezid zamanında Osmanlıların
egemenliğine geçmiş ve sancak yapılarak, Anadolu Eyaleti’ne bağlanmıştır.
NE
YENİR?
Muğla ve ilçeleri zengin yemek çeşitleri ile Türk
Mutfağı'nın özelliklerini yansıtır. Özellikle sebze yemeklerinde ve hamur
işlerinde görülen çeşitlilik şaşırtıcıdır. Tarhana, ara ve dutmeş
(çorbalar); çopur, döş, çızdırma, gürlen kebabı,
sura, ballık kavurma, dövme köfte ve karın-kumbar
dolması (et yemekleri); her tür balık ızgara ve buğulama, pirinçli balık
(balık); hardal haşlaması, börülce kavurma, sirken otlaşı,
ekşili biber, galli patlıcan (sebze); ballı kabuk,
üzüm köftesi, hoşmerim, pekmez reçeli, üzüm, domates,
patlıcan ve kabak reçeli (tatlılar) yöreye has mutfak kültürü ürünleri olarak
tadılmaya değer lezzette yiyeceklerdir. Mutlaka deneyin...
NE
ALINIR?
Özellikle Milas, Bodrum ve Yatağan ilçelerine bağlı köylerde
halıcılık en yaygın el sanatlarındandır. Fethiye'de kilim ve destar dokumacılığı gelişmiştir. Yatağan ilçeleri
Kavaklıdere Bucağı bakır dövme eşyalar yapılmaktadır. Milas, Bodrum ve Yatağan
halılarından, Fethiye kilim ve destar dokumalarından,
Kavaklıdere Bucağı bakır dövme eşyaları yöreden alınabilecek hediyelik
eşyalardan yalnızca birkaçıdır.
LİNKLER
Muğla Valiliği http://www.mugla.gov.tr
Muğla Belediyesi http://www.mugla-bld.gov.tr
Fethiye Belediyesi http://www.fethiye-bld.gov.tr
Bodrum Belediyesi http://www.bodrum-bld.gov.tr
Marmaris Belediyesi http://www.marmaris-bld.gov.tr
Menteşe Belediyesi http://mentesebl.cjb.net
Turgutreis
Belediyesi http://www.turgutreis-bld.gov.tr
Datça Belediyesi http://www.datca.cc
YAPMADAN
DÖNME
Bodrum'u, Fethiye'yi, Köyceğiz'i, Marmaris'i, Datça'yı
görmeden,
Perşembe günleri kurulan Muğla Pazarı ve Arastayı gezmeden,
Muğla Müzesi'ni ziyaret etmeden, Muğla Evleri'ni görmeden,
Muğla'ya özgü dokuma kumaşlardan almadan,
Muğla keşkeği yemeden,
Çındar
kavurması, Börülce teretoru yemeden,
Muğla yerel düğününü görmeden,
Karabağlar
Yaylası'nda dolaşmadan
...Dönmeyin.