MUŞ
GENEL
BİLGİLER
Yüzölçümü:
8.196 km²
Nüfus:
736.543 (1990)
İl
Trafik No: 49
Doğal, tarihi ve kültürel değerler bakımından büyük bir
turizm potansiyeline sahip olan Muş, Doğu Anadolu'nun Yukarı Murat-Van
bölümünde, Çar Deresi ve Korni Deresi arasındaki
ovaya kurulmuştur.
Urartulardan başlayan köklü kültür tarihi, ilin hiç şüphesiz
en önemli turizm kaynağıdır. Kış ve doğa sporları bakımından büyük bir
potansiyele sahip Muş ilinde henüz bu yönde yeterli turizm yapılanması
bulunmamakla beraber, çalışmalar sürdürülmektedir.
İLÇELER:
Muş ilinin ilçeleri;Bulanık ,Hasköy
,Korkut ,Malazgirt ve Varto'dur.
NASIL
GİDİLİR?
Karayolu:
İl merkezine uzaklığı 2 km olan terminale şehir içi dolmuşlarla ulaşmak
mümkündür.
Otogar Tel: (+90-436) 212 18 01 - 311 23 53
Demiryolu:
İl merkezine uzaklığı 3 km olan garın şehir içi dolmuşlarla ulaşmak mümkündür.
İstasyon Tel: (+90-436) 216 11 17
Havayolu:
İl merkezine uzaklığı 16 km olan Muş Havalimanına ulaşım Muş Ovası Servis aracı
ile sağlanmaktadır.
Hava Limanı Tel: (+90-436) 217 00 84 - 217 00 85
GEZİLECEK
YERLER
Geleneksel
Muş Evleri
Yerleşim düzeni ve sokak dokusu esas itibari ile tipik bir
Türk kenti havasını yansıtan Muş'un, konut mimarisinin oluşumunda temel etki, diğer
yörelerimizde de olduğu gibi milletimizin örf ve adetlerinden kaynaklanan hayat
tarzı ve ihtiyaçlarıdır. Ayrıca gelenekleri, iklimin ve coğrafyanın zorlayıcı
gerekleri de bu oluşumdaki diğer etmenlerdir. Bölgedeki diğer illerin
yerleşimlerine benzeyen sokak dokusu içinde yer alan evler, genellikle havuş (avlu) gerisinde yükselen iki katlı yapılardan
ibarettir.
Eski Muş evleri genel plan şemaları itibarı ile kendisine
yakın şehirlerdeki (Doğu ve Güneydoğu Anadolu) evlerle paralellikler
göstermekle birlikte mekan isimlendirmelerinde yer yer
farklılıklar göstermektedir.
Sokakla bağlantılı cümle kapısından geçilerek
girilen "havuş"un yanında tandırlık, erzak
deposu ve çardak görevi gören ağaç altı oturmalıklar yer almaktadır. Çoğu evde
ise bunlarla birlikte ahır da mevcuttur.
Estetik ve sade bir görünümü olan pencere kenarları,
Selçuklu kültürünün etkisiyle miğfer kubbe tarzında inşa edilmekte ve dışardan
bakıldığında miğfer görünümü bariz bir şekilde kendini göstermektedir.
Pencerelerde cumba yerine önem verilmiş ve bu kısmı desteklemek amacıyla
genelde sade olan korkuluklar kullanılmıştır.
Her iki tarafı iki sütun üzerine çiçeklik nişleri ile
süslenen giriş kapıları çift kanatlı olup genelde metal ağırlıklı yapılmakta,
sade görünümlü kapı tokmakları ya da kilit
bağlantıları ile tamamlanmaktadır. Kapıların içeri açılan kısmında girişi
sağlayan bir basamak yüksekliğinde seki bulunur. İç kısımda, alt kat, genelde
mutfak, banyo, tuvalet ve zahire odası ile birlikte merdiven boşluğunu
oluşturan antrelerden oluşur. Yukarı çıkıldığında ise esasen geleneksel Türk
evlerinde yer alan sofa ile cepheye bakan ve daha çok sohbet amacıyla
kullanılan salon görülebilmektedir. Üst katta yer alan bütün odalar bu salon
etrafında sıralanır.
Evlerde mekanları birbirine bağlayan kapılar basit ve
gösterişsizdir. Bütün kapılar eşikli ve demir mandallı kapı kolu sistemi ile
yapılmış olup, kapı boyutları, bulundukları konuma ve fonksiyonlara göre
değişik büyüklüklerde olabilmektedir.
Evlerin duvar kalınlığı (dolgu duvarlar) 60-70 cm’dir. Bu yüzden mekan içerisinden bakıldığında pencereler
loş bir hava verir. Döşemeler ise zeminde (alt katta) sıkıştırılmış killi
toprak veya düzgün sal taşları ile, üstlerde ise ahşap malzeme ile kaplanır.
Her odanın pencere önünde yüksekliği 30-50 cm, genişliği 50-90 cm arasında
değişen sedirler mevcuttur.
Evin en önemli ve en geniş yerlerinden birisi olan mutfak
içerisinde ocak bulunur. Yemek odasının hemen altında bulunduğundan mutfaktan
yemek odasına, yiyecek ve içecekler asansörvari bir makara
sistemiyle duvar içerisindeki boşluktan çıkarılır ve indirilir. Alt katta
bulunan banyonun en ilginç özelliği ise, "çol"
denilen, günümüz küvetini andıran, suyun etrafa sıçramasını engelleyen, köşeye
yapılmış ayrı ve açık bir kısım bulunmasıdır.
Evin iç duvarlarının tamamında sıva olarak, saman, keçi kılı
ve sönmüş kireç karışımı bir tür harç kullanılmakta, sonradan badana yapılarak
duvar yüzeyi tamamlanmaktadır. Duvar boyunun yarısında ‘areğan’
denilen hatıllar kullanılır. Dam kısmı ise kalın areğanlar
üst üste konularak, aralarındaki boşluğunda meşe çeperi doldurularak ve
akabinde bunların üstü önce çamur sonrada toprak ile örtülerek yapılır.
Günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş, gelişen teknik yapılara
yenilmiş bu evlerden bir kaçına şehir merkezinde rastlamak hala mümkündür.
Ören
Yerleri
Kayalıdere Antik Kenti:
(Kale Şehri) Muş kent merkezine 40 km., Varto ilçesine ise 20 km. uzaklıkta, Kayalıkaya köyündedir. Bir Urartu askeri yerleşim birimi
olan kentte, 1965 yılında yapılan kazılarda, tapınak, kale, şarap küpleri
bulunan depo ve bir kaya gömütü ortaya çıkarılmıştır.
Urartu Kralı II. Sarduri dönemine
(M.Ö.764-735) tarihlenen kale oldukça sağlamdır. M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen
tunç aslan heykeli, düğmeler, ok başları, tunç iğneler ve aslan avı tasvirli
kemer parçaları bulunmuştur. Ören yerinin güneyindeki mezarlık, kayaya oyulmuş
koridor ile bağlantılı altı odadan oluşmuştur. Bu odalarda bulunan çeşitli
objeler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Mercimekkale Höyüğü:
Muş merkezinde, Muş-Varto karayolu üzerindedir. Bizans döneminde haberleşme
amaçlı kullanılan bu höyüğün Urartu döneminden kaldığı tahmin edilmektedir.
Bostankale Höyüğü:
Malazgirt ilçesinin Bostankaya köyünde bulunan höyük,
bir Urartu yerleşmesidir. Ankara Üniversitesi'nden bir ekip tarafından yapılan
yüzey araştırmaları sonunda, 1. derece SİT alanı olarak koruma altına
alınmıştır.
Kepenek
Höyüğü: Muş merkezine bağlı, Kepenek köyünde bulunmaktadır. Yapılan
araştırmalar sırasında höyükte bulunan Urartulara ait bir yazıt bulunmuştur.
Kaleler
Muş
Kalesi: Muş merkezde bulunan kale, şehrin en eski yerleşim
birimlerinden birisi olup kesin yapılış tarihi ve kimler tarafından
yaptırıldığı bilinmemektedir. Kale, Hz. Ömer
döneminde Müslümanların eline geçmiş, zaman içinde derebeyleri, Bağdat’taki
Abbasi halifelerine tabi olarak kale ve çevrenin idaresi için memur
kılınmışlardır. Uzun süren savaşların etkisiyle büyük bir kısmı yıkılmış olan
kalenin batı tarafında tahrip olmuş Arap mezarlığı, Selçuklu mezarlığı ve
Osmanlı mezarlığı iç içe geçmiş ve dağınık bir halde görülebilir.
Muşet Kalesi:
Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Tepesi’nde bulunan kale, Urartular tarafından
yapılmış, ancak sonraki devirlerde yapılan çeşitli onarımlarla özgünlüğünü
büyük ölçüde yitirmiştir.
Askeri amaçlı yapının çeşitli onarımlar geçirerek Ortaçağ’da
kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Camiler,
Kiliseler, Manastırlar
Ulu
Camii: Avlusunda yatan Şeyh Muhammed-i Mağribi tarafından
yaptırılan Ulu Cami, Alaeddin Bey ve Hacı Şeref
camilerinin batısındadır. Mimari özelliklerinden dolayı 14. yüzyılın ikinci
yarısına tarihlenen cami, moloz taştan yapılmış, dikdörtgen, planlı ve
kitabesizdir.
Ana mekan, ortada kubbe, yanlarda beşik tonoz örtülü olup,
kuzeyinde kesme taştan üç kubbeli son cemaat yeri vardır. Yine kesme taştan
yapılmış, sade taç kapı sivri kemerli bir niş içindedir. Batı duvarı dışında
öbür duvarlarda ikişer pencere vardır. Minaresi, depremden zarar görmüş olup,
aslına sadık kalınarak 1968 ve 1972 yıllarında onarım yapılmıştır.
Hacı
Şeref Camii: Bir Selçuklu yapısı olan Arslanlı Hanın içinde bulunan cami 17. yüzyılda
yaptırılmıştır. Ana mekanı kare planlı olup, ortada büyük yanlarda basık
kubbelerle örtülmüştür. Sade mihrabı yuvarlak kemerli ve niş biçimindedir.
Camiye sonradan eklenilen minare 1902 yılında, son cemaat yeri ise 1997 yılında
inşa edilmiştir.
Alaaddin Bey (Paşa) Camii:
Cami, 18. yüzyıl başlarında şehrin valisi Alaaddin
Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortada büyük, yanlarda ise küçük kubbelerle
örtülü ana mekan kare planlı olup, dokuz nefe
ayrılmıştır. Ana mekana, üç basık kubbeyle örtülü son cemaat yerindeki taç
kapıdan geçilerek ulaşılır. Taçkapının
yanları, kabartma kandil motifleri, orta nefte yer alan mihrap da, sütunçeler ve bitki motifleriyle süslenmiş caminin minaresi
kare kaideli silindir gövdeli olup, iki renkli kesme taştan yapılıdır.
Çanlı
Kilise (Surp Garabet): Yaygın
Beldesine bağlı Yukarı Yongalı köyünde bulunmaktadır. İlk yapıldığı dönemlerde
“Ateş Tapınağı” olarak kullanılan kilise, Sasaniler
tarafından 399 yılında Hıristiyanların ibadetine açılmıştır. Bugün halen
kalıntıları mevcut olan kilise, yabancı turistlerin en çok rağbet ettiği
yerlerden birisidir.
Arak
Manastırı: Muş merkeze bağlı Kepenek köyünde
bulunan kilisenin, 499 yılında Sasaniler tarafından
yapıldığı tahmin edilmektedir. Kilise, manastır ve alışveriş merkezi olarak
kullanılmıştır.
Büyük bir alana yayılmış olan manastırın 360 odası vardır.
Odalar, yılın günlerini simgelemektedir. Özellikle kabartmaları ilginçtir.
Sironk Kilisesi:
Muş merkeze bağlı Kırköy beldesinde bulunan kilise,
651 yılında yapılmıştır. Günümüzde yıkık bir durumda olmasına rağmen yabancı
turistlerin ilgisini çekmektedir.
Meryem
Ana Kilisesi: Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen Meryem
Ana Kilisesi, Muş kent merkezinde bulunmaktadır. İldeki diğer kiliselere oranla
daha iyi durumda olan kilisenin sadece üst tavanı yıkılmış olup ana mekanı
ziyaret edilebilir durumdadır.
Hamamlar
Alaaddin Bey Hamamı: Muş
şehir merkezinde bulunan hamam, Alaaddin Bey
tarafından Alaaddin Bey Camii ile aynı tarihte
yaptırılmıştır. Günümüzde de kullanılmakta olan hamam Osmanlı son dönem
eserlerinden birisidir.
Yapı malzemesi ve mimari özellikleri, Alaaddin
Bey Camii ile benzer nitelikte olan eserin iç süslemelerinde bitki motifleri
kullanılmıştır. Hamamın ilginç bir özelliği de, büyük locaya girişte, kapının
hemen üzerindeki kaplumbağa kabartmasının bulunmasıdır.
Güllü
Hamam: Muş'un tabii afetlerde yıkılan bir diğer hamamı da Güllü Hamam’dır.
Kerpiç yapısı, Horasan harcı ile moloz taşlardan örülen duvarlar ile
desteklenen hamamın en büyük özelliği, “Türk üçgeni” denilen ve kubbelere
taşıyıcı görevi sağlayan üçgenin kullanılmış olmasıdır.
Hanlar
Yıldızlı
Han: Muş kent merkezinde bulunan ve iki katlı olan Yıldızlı Han,
1307 yılında inşa edilmiştir. Alt katı kesme taştan, üst katı ise Selçuklu
mimari yapısına uygun olarak kerpiçten yapılmıştır. İçinde toplam 52 dükkân
olan hanın bir bölümü yıkılmış cephesi, onarım görmüştür. Ancak, giriş
kapısındaki taş oyma motifler zarar görmemiştir.
Türbeler
İbrahim
Samidi (Zerzemi) Türbesi:
Alaaddin Bey Hamamı’nın karşısındaki bahçede olan
türbe, dikdörtgen planlı iki odadan oluşmakta, yapım şekli Selçuklu Türk mezar
mimarisini hatırlatmaktadır. Yöre insanları, ruhi bozukluklar, çeşitli
sıkıntılar ve sıtma hastalıklarına karşı şifa için türbeye dua etmeye
gelmektedirler.
Kesik
Baş Türbesi: Hacı Şeref Camii’nin avlusunda bulunan
türbeden günümüze sadece cami duvarına bitişik iki mezar kalmıştır. Bu mezarlar
yakın geçmişte onarılmış olup, caminin doğu duvarına bitişik dış cephede yer
almaktadır. Mezarların orijinal yapım malzemesi ve şahideleri
kayıp olmuş, ancak sonradan mozaikli beton ile yenilenmiştir. Üzeri demir kafes
ile çevrili ve dış cephesi ahlat taşı ile kaplı olan mevcut mezar yapısı,
dikdörtgen prizma konumunda, yerden 80-120 cm. yüksekliğindedir. Rivayete göre
bu zat savaşta başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen kopan başını
koltuğunun altına alarak savaşmayı sürdürmüş, daha sonra bugünkü mezarının
bulunduğu yere gelerek şehit olmuştur.
Göller
Haçlı
(Kazan) Gölü: Bulanık ilçesinin güneydoğusunda yer
alan gölün suları çoğunlukla bulanıktır. Gölde başta sazan olmak üzere çeşitli
tatlı su balıkları yaşamaktadır.
Akdoğan
Gölleri: (Büyük ve Küçük Hamurpet) Varto
ilçe merkezinin doğusunda yer alan büyük Akdoğan gölünün yüzölçümü yaklaşık 11
km² 'dir. Gölde sazan ve alabalık yaşamaktadır. Göl
çevresinde ise Kunduz Ördek ve Turna gibi av hayvanları yaşamaktadır.
Kaz
(Gaz) Gölü: Malazgirt ilçesinin Aktuzla beldesinin, kuzeydoğu kesiminde yer alan bu küçük
göl oluşum itibari ile karstik bir göldür.
Kuş
Gözlem Alanı
Haçlı Gölü
Bulanık Ovası
COĞRAFYA
Muş ili Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Murat - Van bölümünde
yer almaktadır. Fırat Havzası içinde kalan Muş il alanının önemli akarsuları
Murat ve Karasu ırmaklarıdır. İlin başlıca gölleri ise Haçlı (Kazan), Büyük Hamurpet (Akdoğan), Küçük Hamurpet
ve Kaz (Gaz) gölleridir. Karasal iklimin etki sahası içinde yer alan Muş ilinin
bitki örtüsü tiplerini step (bozkır) bitkileri, çayır otları ve meşe ormanları
oluşturur.
Muş, genel olarak Doğu Anadolu Bölgesinin sert ve karasal
iklimin etkisi altındadır.
TARİHÇE
Muş tarihinin Urartulardan öncesi bilinmemektedir. Urartu
Krallığının yıkılmasından sonra yöre halkı pek varlık gösterememiştir. Pers
kültürünün etkisi görülmektedir. Hıristiyanlığın yayılmasıyla bölgede kökten
değişiklikler olmuştur. Türklerin egemenliğiyle Türk–İslâm kültürü yayılmaya
başlamıştır. 1071 Malazgirt Savaşı da Muş sınırları içinde
gerçekleştirilmiştir.
Yöreye egemen olan bazı Türkmen boylarının izleri de
görülmektedir. Varto çevresinde Karakoyunlular ve Akkoyunluların koyun başı biçiminde gömüt taşlarına
rastlanmıştır. Osmanlı döneminde Muş, yarı özerk beylerin yönetiminde,
aşiretlerin egemen olduğu bir bölgedir.
Cumhuriyet döneminde 1955 yılında demiryolu bağlantısının
Muş iline ulaşmasıyla il gelişmeye başlamıştır.
NE
YENİR?
Muş zengin bir mutfağa sahiptir. Hayvancılığın etkisiyle et,
yöre beslenmesinde temel öğe durumundadır. Başlıca mahalli yemekleri; Muş
köftesi (hafta direği), domatesli lahana dolması (kırkçikli
kelem dolması), hez (hasut) dolması, çorti, keşkek, cavbelek, mırtöge ve hersedir.
NE
ALINIR?
Muş’ta halıcılık, kilimcilik, keçecilik, hasır örmeciliği,
boncuk - dantel oyacılığı ve çorap örmeciliği yaşatılan geleneksel el
sanatlarıdır. Bununla birlikte yaşam biçimine uygun olarak yaylalarda
kullanılmak üzere kıldan çuval ve çadır dokunmaktadır.
LİNKLER
Muş Valiliği http://www.mus.gov.tr
OHAL Valiliği http://www.ohal.gov.tr/
YAPMADAN
DÖNME
Muş Kale Parkı, Esenlik Cami, Ulu Cami, Yıldızlı, Murat Paşa
Köprüsü, Çengilli Kilisesi, Arak Manastırını gezip
görmeden;
Yöre yemeklerinden Muş köftesi, lahana dolması, çorti aşı ve keskek'i tatmadan;
Özgün el sanatlarından; oya, dantel ve boncuk işlemesi,
halı, kilim ve battaniye dokumaları satın almadan....
dönmeyin.